Günümüzde aşk üzerine yeni hiçbir şey söylemeden sayısız aşk kitabı yayınlanıyor. Öyle çok tarih romanı çıkıyor ki, hepsi birbirinin tekrarı. O kadar kitap adeta bir şablona bakılarak yazılıyor ve tüm bu kitap dağı arasında bugüne ayna tutan bir tane bile yok. Çünkü yazarların kopya çekmeden yazabilecekleri bir hayal güçleri yok.
En fazla yakın tarihe geliyor ve bugünü anlatmadan geleceğe atlıyorlar. Onlara şunu sormak gerek: Sanatın görevi nedir? Günümüze ayna tutmak değil mi? Hani nerede sizin bunu yapan kitaplarınız? Bize sürekli geçmişten söz ediyor, aşk olmazsa yazacak konu bulamıyorsunuz? Utanmalısınız kendinizden.
Ya başarılı yazarlarımız? Onlar da farklı mı ki sanki?
İşte, İhsan Oktay Anar! O da son romanında daha önce ne yaptıysa yine onu yapmış. Böylece edebiyatta bulunduğu yere kazık çaktığını göstermiş. Bir yazar on yedi yılda tarzını, üslubunu hiç değiştirmez mi? Kaldı ki aynı şeyi altı kez tekrar etmek öyle büyük bir başarı olmasa gerek. Onun ikiz kardeş gibi birbirine benzeyen romanlarında Voltaire esintisi hissediliyordu ama son kitapta bu esinti, rüzgâr gibi suratımıza çarpıyor. Yazar işi Voltaire’den tema almaya kadar vardırıyor. Öte yandan Candide tamamlanmayı bekliyor.
Şöyle ki ;
Bilindiği gibi Voltaire, Candide’i Türkiye’e getirip burada öylece bırakmıştı. Bu, romanın bir devamının olduğu anlamına gelir. Öyle ya Candide, Türkiye’ye gelmiş ama daha sonra ne olmuş? Çünkü her ülkede başından bir macera geçen Candide’in Türkiye’de başından bir macera geçmemesi eksikliktir. Bu da Voltaire’in büyük eserinin tamamlanmamış olduğu izlenimini veriyor. İşte, İhsan Oktay Anar, Voltaire’i tekrar edeceğine önce onu tamamlamaya girişsin. Bize Candide’in Türkiye’de geçtiği ikinci bölümünü yazsın. Elbette bu kitabı yazmak Türk edebiyatçısının görevidir. Çünkü Voltaire kahramanını bize, Türk yazarlarının kalemine teslim etti.
O halde bu iş, her kitabı Voltaire’den izler taşıyan İhsan Oktay Anar’a düşer. Ama bir şartla. Voltaire, Candide’i yazarken kendi devrine ayna tutmuştu, İhsan Oktay Anar’da Candide’i Türkiye’de gezdirerek devrimize ayna tutsun. Onun geçmişten kurtulup bugüne gelmesinin bundan daha muhteşem yolu yoktur. Böylece ismini Voltaire’in yanına koymak gibi eşsiz bir fırsat yakalar, fena mı?
Eğer bunu o yapmazsa, ben yapacağım; ama benim yazacağım Candide asla ondan beklediğimiz kadar iyi olmayacaktır. Kaldı ki bir yazarın böyle cüretli bir işe kalkıp başaramaması kutsala el uzatmak anlamına gelir.
Evet, aynı kahramanlarla Candide’in devamını yazacağım. Aydınlanmanın yazarı olmam bu kitabı yazmayı ayrıca bir görev gibi sırtıma yüklüyor. Eğer kitabım kötü olursa, asıl o zaman İhsan Oktay Anar’ın Voltaire’in yarım bıraktığı işi tamamlaması bir zorunluluk olacaktır. Çünkü bunu ondan daha iyi yapacak kimse olamaz. Değerli yazarımızın hayal gücü bu zor işin altından kalkar.
Bu vesileyle kendisine buradan seslenmek isterim.
Sayın İhsan Oktay Anar, lütfen üslup kaygısını üzerinizden atın, güzel yazacağım diye sözcük paralamayı bırakın, daha sade, anlaşılır bir dille yazın. Basit olun. Çünkü geçen yüzyılın diliyle yazıp da yarına kalan bir yazar olmamıştır daha.