Sadece yazılması ve yayınlanması değil, kendisinden söz edilmesi de cesaret gerektiren bir kitap yazdım. Bu kitabı bir cehennemin kenarında durarak, gerçek, ateşin içinde nasıl görünürse öyle yazdım. Bu fikirlerdeki hararetin kaynağını onların kızgınlık yaratan etkisinden çok, beni bir an bile olsun bırakmayan o cehennemde aramak gerekir.
(Kitabın girişindeki yazarın notundan)
‘Eğer şimdiki haliyle yayınlanırsa iki yüz sayfayı geçecek bu felsefi kitabı 1999 yılı Ocak Temmuz ayları arasında yazdım ve taslak halinde bıraktım. Bugün bu esere baktığımda onu mükemmellikten çok uzak buluyorum. Fikirler dağınık, pek çok yerde dil yanlışı var, cümleler kopuk, kopuk, ifadeler arasında bütünlük yok. Üstelik kötü yazılmış. Düşünceler bizi bir sonuca vardırmadığı gibi kitap aslında bize yeni bir şey söylemiyor. Yani yayınlanması gereksiz. Pek çok kez bu eseri yok etmeye yeltendim ama yapamadım. Ben sağken bu kitabın yayınlanmasını asla kabul edemem. Ama ben öldükten sonra bir yayınevi isterse bu eseri yayınlayabilir. Ben hayattayken eserlerimi yayınlamayı kabul etmeyen yayınevlerinin ben ölünce kitaplarımı yayınlayacaklarını biliyorum. Bunun için bir kaç sebep sayabilirim. Birincisi bir ölü onlar için her zaman değerlidir. Benim ölüm de dirimden daha kıymetli. Bazı çok değerli diriler ölünce kıymetsiz bir ölüye dönüşür, benim gibi kıymetsizler de ölünce değerli bir ölü olur. Yalnız bu eser yayınlanacaksa onun kötü bulduğum için ‘Tehlikeli Düşünceler’ kitabıma almadığım sözlerle birlikte yayınlanması uygun olur. Bu yüzden ‘Tehlikeli Düşünceler’ adlı kitabımın ilk halini de ‘Doğanın Düzeni’ ile birlikte yarına bırakıyorum.
Bedrettin Şimşek’