Bu makaleyi yazmamın amacı, yeni çıkan kitaplar arasında okura neyin kalıcı olup olmayacağını göstermektir. Yalnız önce bir hususun altını çizmeliyim. Günümüz yazarları kendilerini beğendirmekte hiçbir zorluk çekmiyorlar. Zaten güzel olan bir şeyi anlatmanın ne zahmeti var ki? Aşk satan bir yazar, müşteri sıkıntısı çekmez. Okurlar da ancak görüşlerine katılmadıkları bir yazarı edebi açıdan daha doğru değerlendirebilirler kanısındayım. Halkla aynı fikirde olduğunuzda, alkış eserinize değil, hep size gider çünkü.
EDEBİYAT NEDİR?
Edebiyat elbette gördüğünü değil, hayal ettiğini yazmaktır. Hayal ettiklerimiz ise gördüklerimizin ruhumuzdaki bir yansımasıdır. Sadece akıl ya da gözlemle oluşturulmuş bir eseri edebiyat sayamayız. Çünkü kişi aklını geliştirebilir ama ne kadar hayal gücüyle doğduysa, en fazla o kadar hayal gücüyle ölür. Bu yüzden hepimiz bir başkasının düşündüğünü düşünebilir, gördüğünü görebilir ama hayal ettiğini hayal edemeyiz. İşte sanatçıyı eşsiz kılan budur. O halde edebiyat, bir kitaba anlattığı hikayeden fazlasını katmak, bir söz söylediğinde söylediğinden çoğunu ifade etmektir.
YENİ KİTAP, ESKİ YAZAR
Akıl düşünür, hayal gücü düşündüğüne hissettiğini de katar. Aklın siyah beyaz dünyasını hayal gücü değişik renklere boyar. Akıl sözcükleri kendi anlamlarıyla ele alır, diğeri onların anlamlarını değiştirir. Sanatçı olmanın ilk şartının, herkesin baktığı gibi bakmamak, düşündüğü gibi düşünmemek, hissettiği gibi hissetmemek olduğunu söylüyorum ki, bu daha çok doğuştan gelen hayal gücünün eseridir. Ne var ki, tanrının sadece belli insanlara bahşettiği bu imtiyaz, bugün eline kalem alan herkesin sahip olduğunu iddia ettiği şeydir.
Okur bir kitaptaki görüşlere katılmayabilir elbette. Ama bu o kitabın hoşa gitmesini engeller mi? Bir şeyi beğenmemiz için onun düşüncelerimize uygun olması şart mı? Hem zaten güzel olan bir şeyi anlatmanın ne zahmeti var? Aşk satan bir yazar, müşteri sıkıntısı çekmez. Okurlar da ancak görüşlerine katılmadıkları bir yazarı edebi açıdan daha doğru değerlendirebilirler kanısındayım. Halkla aynı fikirde olduğunuzda, alkış eserinize değil, hep size gider çünkü. İçinde hiç karşı fikir bulunmayan kitapların, güzel de yazılmış olsalar, güzelliklerinden asla emin olamayacağımızı söylemek istiyorum. Kaldı ki, edebiyat gördüğünü değil, hayal ettiğini yazmaktır. Bu tanımı doğru kabul etmek zorundayız; aksi takdirde her yeni çıkan kitap edebiyat ürünü olarak kabul edilirdi.
HEP YENİ KALMANIN SIRRI
Bana öyle geliyor ki, bugün popüler yazarların daha çok tutmasının sebebi, onların, okurun hoşuna gitmeyecek şeyleri yazmaktan kaçınarak kendilerini beğendirmek durumunda kalması, yalanların daha çok satmasıdır. Aksi durumda yazar kitabının güzel olmasına çalışarak kendini affettirebileceğini bilir. İşte yazarlar böyle suç işlemektense, yeteneksizlikleri yüzünden suçlu çıkmayı daha çok tercih ederler. Ama yeni de olamazlar. Çünkü edebiyat, kimsenin bilmek istemediği bir gerçeği, herkesin görmek isteyeceği bir şekle sokmaktır da.. Ne yazık! Yeni yazarların insan üzerine söyleyecekleri hiçbir şey yok. Bu yüzden yeni çıkan kitaplar hep birbirinin tekrarı, herkes aslında aynı şeyi yazıyor. Söyleyin, pek çok benzeri olan bir eser kalıcı olabilir mi? Hayır. Ancak eşsiz olan yarına kalır. Dahası okur bir kitabı her okuyuşunda aynı lezzeti almıyorsa, o kitap eskiyor demektir. Eskiyen bir şeyin kalıcı olması söz konusu olamaz. Ancak her okunuşta bize güzel gelen bir eser, güzelliğini hiç yitirmeyecek, hep yeni kalacaktır.
(Bu makale ‘Tehlikeli Düşünceler’ kitabının ön sözünden yola çıkılarak yazılmıştır.)